Categories
- Genel (50)
Yakın Zamandaki Gönderiler
- PARAGRAF FULLEME TAKTİKLERİ NELERDİR?15 Ağustos 2024
- Hızlı Paragraf Çözme Tekniği Hakkında Her Şey11 Temmuz 2024
- SINAVI KİMLER KAZANACAK?1 Haziran 2024
- PARAGRAF FULLEME TAKTİKLERİ NELERDİR?
Mayıs ayında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bizlere sunulan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adıyla bir program açıklandı. Açıklanan programa dair ilk dikkat çeken ayrıntı – diğer Türkçe öğretmenlerinin de dikkatini çekmiş olsa gerek- “Maarif” kelimesinin kullanılması. Maarif kelimesi köken itibariyle “irfan” kelimesi ile ilişkilidir. İrfan kelimesi sezgiyle bilme anlamında kullanılır. Maarif kelimesi ise eğitim ve öğretim anlamında kullanılan bir kelime. Aslında dikkat çeken, eğitim modeli ya da eğitim programı yerine maarif modeli kelimesinin kullanılması. Üzerinde 10 yıldır çalışıldığı söylenen bu programa bu adın verilmesinin bir gerekçesinin olması gerekir. Bu gerekçe ne olabilir?
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Bazı şeylerin mutlaka değişmesi gerekir. Çağın gerisinde kalmamak, o çağı yakalamak, değişikliklere ayak uydurmak için değişmek mecburiyetindeyiz. Özellikle biz öğretmenler. Öğrenmenin tanımının bir davranış değişikliği oluşu bile değişime mecburiyetimizin ispatıdır. 22 senede 16 defa yaşanan müfredat değişikliğini buna yaslayarak mı açıklamalıyız acaba? Ortalama 1,5 yılda yeni bir müfredat değişikliği olmuş. Bir programı değiştirmek, o programda bir aksaklık görüldüğü için olsa gerek. 16 defa müfredat değişikliği gerçekten gerekli miydi? Eğitim alanında birçok problemimiz olduğu gerçek fakat sorunumuz acaba eğitim programı mı?
Bir programın başarılı olup olmadığını şüphesiz sonuçlarına bakarak anlarız. Program uygulanmaya başlar, o öğrenciler mezun olurlar ve bizler deriz ki bu sistemin avantajları ve dezavantajları bunlardır. Eksik kalan noktaları düzeltme yoluna gideriz. Lakin bir programın sonucunu beklemeden yeni bir eğitim programı sunulmasının, sonuçları gözlenemeden yeni bir eğitim programı açıklanmasının sebebi benim için de merak konusu.
Bu programın uygulayıcıları kuşkusuz öğretmenlerdir. On yılda hazırlanmış olan, sadece Türkçe kısmı yaklaşık 300 sayfa olan bir eğitim programını hangi materyallerle, hangi ölçme-değerlendirme araçlarıyla, hangi ders zenginleştirme metotlarıyla uygulayacaklar veya tam olarak neyi uygulayacaklar sorularını öğretmenlerimiz bu kısa sürede cevaplayabilecekler mi? Bu programın başarılı olmasını istiyorsak bu konuda başta öğretmenlerin eğitim alması gerekmez mi?
Olumlu ve daha önce pek karşılaşılmayan bir şey oldu ve hazırlanan bu program uygulamaya geçirilmedi. İki hafta askıda bekletildi ve değerlendirilmesi istendi. Ortaya çıkarılması esnasında onlarca eğitmenin, akademisyenin çalıştığı; toplamda binlerce sayfayı bulan bir çalışmayı sadece 2 haftada anlamak, öğrenmek, artı ve eksi taraflarını tespit etmek ve bunun için bir öneride bulunmak yeterli bir zaman mıydı?
Milli Eğitimin hazırladığı sınavlarda LGS Türkçe net ortalaması 9.99, Matematik net ortalaması 5.95; TYT Türkçe ortalaması 20.02 matematik ortalaması 8.2. Pisa sınavlarında okuma ve anlama becerisi alanında maalesef sınıfta kaldığımız bir gerçek. Bu gerçek sadece Türkçe değil matematik alanında da kendini gösterirken bu programın okuma anlama becerisini artırmak için Türkçeyi baraj ders yapma, geçme notu belirleme dışında alternatif başka bir çözüm üretiyor mu?
Programda karşılaşılan bazı hoşa giden kavramlar var ve bunların üzerinde durulmuş. Erdem, ahlak, değer, aklıselim kalbiselim gibi ifadeler gerçekten kulağa hoş geliyor. Bunların eğitim programına dahil edilmesi aynı zamanda bunu ölçülebilir bir duruma getirme zorunluluğu da doğurmuyor mu? Bazı genel kabuller dışında herkesin kendi yaşam tarzı, inancı ve düşüncesi ile altı doldurulan bu kavramlarda ortak bir dil nasıl belirlenebilir? Ayrıca bu kazanımın edinilip edinilmediği nasıl kontrol edilebilir? Üstelik de sadece kutu işaretleyerek doğru cevapların çokluğu oranında başarılı sayılabilen bir nesilde…
Bu sorular belki önümüzdeki yıllarda cevap bulabilir; bizler de böylece merakımızı gidermiş oluruz ama öğrencilerimizin zamanla yarıştığı bu ortamda öğrencilerimiz mutlaka anlayarak hızlı okuma eğitimlerini değerlendirip sınavlarda zaman problemini ortadan kaldırmalı, net sayılarını artırmalılar.
Kerim Baydar