Categories
- Genel (30)
Yakın Zamandaki Gönderiler
- Hızlı Okuma Sertifikası Ne İşe Yarar?24 Mayıs 2023
- ZİHİN HARİTALARI1 Mart 2023
- KİTAP OKURKEN ODAKLANAMAMAK27 Şubat 2023
- Hızlı Okuma Sertifikası Ne İşe Yarar?
Okumanın, dil becerileri yanında zihin becerilerine de önemli katkılar sağlayan öğrenme alanı olmasından kitap sesli mi yoksa sessiz mi okunmalıdır sorusu önem kazanıyor.
Geçmişten günümüze kadar okumanın çeşitli tanımları yapılmış. Günümüzde dil ve zihin becerilerini geliştirme olarak ele alınmaktadır.
Okuma, bireyin ön bilgileriyle metindeki bilgileri birleştirerek yeni anlamlar ürettiği aktif bir süreçtir. Bu süreç görme, seslendirme, anlama, zihinde yapılandırma gibi göz, ses ve beynimizin çeşitli işlemlerinden oluşmaktadır.
Okuma, geniş bir öğrenme alanına sahiptir. Bu alana ilişkin teknikleri, öğrenme ve becerileri geliştirmek uzun bir süreci kapsamaktadır.
Okuma becerilerini geliştirme ve okuma alışkanlığı kazanma ise genellikle ilköğretim düzeyinde şekillenmektedir. İlköğretim çağında okuma alışkanlığı edinmiş bireyler, hayatının geri kalan döneminde kendine uygun okuma stilini bulacaklar, içerikle birlikte dünyalarını zenginleştireceklerdir.
Okuma sürecinde çeşitli fiziksel ve zihinsel işlemler yapılmaktadır. Bunlar görme, anlama ve zihinde yapılandırma olmak üzere üç temel aşamada incelenmektedir. Bu aşamalar düz bir çizgi şeklinde değil iç içe geçmiş halkalar biçimindedir.
Okuma sürecinin ilk aşamasıdır. Görme aşamasında yazılar, görseller fiziksel olarak alınmakta ve beynimize iletilmektedir. Günümüzde 130 milyon duyu alıcısı vardır. Bunlar aracılığıyla harfler, kelimelerin yazılışı, rakamlar, şekiller, resimler vb. bilgiler alınmakta ve beynimize iletilmektedir. Gözün gördüğü bir kelime, sessiz okumada 10 salise, sesli okumada ise 40 salise içinde beynimize aktarılmaktadır.
Bu süreçte okunanlara dikkat edilerek ilgi duyulan ve gerekli görülen bilgiler seçilmektedir. Aşamada dikkat önemli olmakta ve bütün anlama sürecini etkilemektedir.
Bu aşamada önce seçilen bilgiler ve düşünceler incelenmekte sonrasında zihinsel işlemlerden geçirilmektedir. Daha sonra bilgiler bireyin zihinsel yapısına göre yeniden anlamlandırılmaktadır. Anlamlandırmada ön bilgilerle yeni bilgiler bütünleştirilmekte ve zihne yerleştirilmektedir.
Etkileşim, okuma sırasında yazarın düşünceleri, ihtiyaçları, tepkileri vb. yorumlarken gerçekleştirilen dinamik bir alış veriş işlemidir.
Okuyucunun yazar ve metindeki düşüncelerle etkileşmesidir. Bu süreçte okuyucu kendi görüşleriyle yazarın görüşlerini karşılaştırmaktadır. Bu süreçte yaşananlar, anlamaya ve bilginin aktif olarak yapılandırılmasına katkı sağlamaktadır.
Sesli okuma, başkalarının dinleyerek öğrenmeleri için yapılan okumadır. O nedenle bu okumada en önemli öge, okumanın dinleyicilerin anlayabileceği bir ton ve akıcılıkta olmasıdır.
Sesli okuma, anlamın “doğru aktarılmasını” gerektirir. Onun için sesli okuma dikkat ister. Bu da; sözcüklerin hatasız, doğru ve doğal biçimiyle söylenmesini; sesin uyumlu olmasını, konuşur gibi okumayı ve okunan metnin okuyucu tarafından anlaşılır olmasını zorunlu kılar. “Konuşur gibi okuma” önemlidir. İyi bir sesli okumada, söz gelişi gözleri kapalı olan dinleyicilerin-okuyucunun, okumadan ziyade onun konuştuğunu söyleyebilmeleri gerekir.
Bu özellik sesli okumanın, konuşma doğallığına yaklaştırılmasıdır. Konusu bilinen metinler bilinmeyenlerden daha hatasız ve konuşmaya yakın okunabilirler.
Sesli okuma eyleminde genellikle altı tür işlemden söz edilmektedir.
Sesli okumada ses tonunun gereğinden fazla yüksek ya da alçak olması, anlamayı azaltır. Bağırarak okuma dinleyicilerin kulağını tırmalayarak, alçak sesli okuma ise (anlama yanında, duymak için de dikkat harcamaları nedeniyle) duymalarını engelleyerek, dinleyicilerin anlamalarını güçleştirir. Bunun için ses tonunun okuma ortamına göre düzenlenebilmesi gerekir.
Sesli okumada satırın gözle kavranan parçası, seslendirilen kısmından daha uzundur. Bu göz-ses uzaklığı, zayıf okuyucularda kısa, iyi okuyucularda daha uzundur. Hatta okumaya yeni başlayanlarda böyle bir uzaklık yoktur. Bütün bunlar, gözün okuma sırasında harfleri teker teker değil, sözcükleri genel şekilleriyle, hatta satırın büyükçe bir parçasını bir anda kavradığını ortaya koymaktadır.
Başarılı bir sesli okuma için:
Sessiz okuma, anlamak amacıyla en çok uygulanan okuma türüdür. Bulgular, sessiz okumada gözün, okuma sırasında harfleri teker teker değil; sözcükleri genel biçimleriyle, hatta satırın büyükçe bir kısmını bir anda gördüğünü ortaya koymaktadır. Okuma, göz ile metin arasındaki ilişkinin bir sonucu olarak belirir. Bu ilişkinin niteliği son derece önemlidir.
Göz, bir yazıyı okurken satır üzerinde kayarak ilerlemez; bir biri arkasına sıçramalar yaparak, satırın belli bir parçasının görür; her sıçramanın ardından bir duraklama yapar, sonra yeni bir durum alarak satırın diğer bir parçasına geçer. Asıl okuma, bu sıçramalardan sonra, gözün belli bir noktaya dikildiği duraklama sırasında olur. İyi bir okuyucuda satırın bir sıçramada kavranan bölümü zayıf okuyuculara göre daha uzun ve bunun için de duraklamalar daha azdır. Göz okurken sözcüklere ne kadar alışıksa bir sıçramada kavradığı alan da o kadar geniş olur. Sözcük klişeleri ve bunların anlamına alışık olmadığı zaman göz, satır üzerinde ritmini bozan bir takım gerileme hareketleri yapar. Gerileme hareketleri, çabuk okumayı ve okunanı çabuk anlamayı güçleştirir.
Sessiz okuma; göz atma, çabuk okuma, düzgülü okuma ve ağır okuma olmak üzere dört grupta incelenebilir.
1.Göz Atma (Göz Gezdirme) Tekniği: Göz atma, en hızlı okuma yöntemidir. Buna “göz gezdirme” de denir. Bu yöntem gerçek bir okumadan çok; bir konu, sözcük, vb. bir şeyin metin içerisinde çabucak aranmasında; yazarın konuyu planlayışını anlamak için; kitabın okuma amacı için işe yararlığını saptamada ve daha önce öğrenilenlerin anımsanmasında kullanılır.
Göz atmada dikkat belli bir noktaya çevrilmiştir. Bu tip okuma kısa bir zaman aralığını kapsar. Burada dikkati, kitaptaki konu dışı resimlere, bilgilere vermemek; asıl aranılandan başka konulara dalmamak iyi bir okuyucu için zorunlu gereklerdir.
2.Çabuk Okuma Tekniği: Çabuk okuma, birey açısından öğrenilmesi ikinci derecede önemli olan konular (kimi gazete ve dergi haberleri, vb.) girer. Bu tip okuma fazla dikkat gerektirmez.
Çabuk okuma; ayrıntıya girmeden ana düşünceyi çıkarmak, bilinen bir soruna yanıt bulmak, bilinen bir konuyu yeni düşüncelerle geliştirmek ya da belleği tazelemek için uygulanır.
3.Düzgülü Okuma Tekniği: “Normal okuma” da denilen düzgülü okuma, gerçekte, “yargılama ve değerlendirme yaparak” okuma biçimidir. Bu okuma biçimi çoğunlukla ders çalışırken uygulanır. Düzgülü okuma, göz atma ve çabuk okumadan daha yavaştır. Okumayla birlikte özet, not alma, çizelge inceleme, vb. yapılabilir.
Düzgülü okuma dikkatin toplanmış olmasını gerekli kılar. Bir konunun ayrıntılarıyla anlaşılması için, ana çerçeveyi çizerken, ödev hazırlığı sırasında bilgi toplarken, bu okuma yöntemi uygulanır.
4.Ağır Okuma: Ağır okumanın bir başka adı da “yavaş okuma” dır. Bu, her sözcüğün anlamı üzerinde ayrı ayrı durarak yapılan bir okuma türüdür. Ağır okuma, en yavaş ve yinelemeli olan okumadır.
Konu ya da yazım biçimi açısından çok ağır ve çok yabancı olunan alışılmamış bir konu (bu bir roman için de geçerli olabilir) okunurken; değerlendirme ve eleştiri için ve bir sorunun çözümünde gerekli yöntemi bulmak üzere, ağır okuma yöntemi uygulanır.
Her iki yöntem de de kullanılmalıdır. Çünkü hem yüksek sesle hem de sessiz okumak farklı yönleri geliştirir. Bunlardan birine öncelik tanıyıp daha çok önem verilse de, her birinin neye katkıda bulunduğunu ve hangi yönleri öne çıkardığını göreceğiz.
Sessizce çalıştığımız zaman, okuyacağımız metinle ilgili ilk okuma yaptığımızda önemli olan aklımızda ilk nelerin kaldığıdır. Ancak bu eylem sadece bununla sınırlı bırakılamaz. İlk okumayı yaptıktan sonra, önemli fikirlerin altını çizmek, net olmayan cümleler üstünde düşünmek ve aklımızda kalan soruları ortadan kaldırmak için öğrendiğimiz bilgileri araştırmak gereklidir.
Cümlelerin altını çizmek hatta renkli kalemler kullanmak önemlidir. Çünkü bunu yaparken öğrendiğimiz şeyi görsel hafızamızla destekleriz (bir bilginin yerini hatırlamak, onu hafızamızda oluşturma sürecini kolaylaştırır: telafi etme). Ayrıca, renkli kalemlerin kullanımı, öncesinde önemli olduğuna karar verdiğimiz şeye odaklanmamızı, daha fazla dikkat etmemizi sağlar.
Sessiz okuyarak çalışmanın önemi, okuduğumuz şeye konsantre olabilmemizdir. Eğer okumaktan başka bir şey yapmazsak, bu eylem bize pek yardımcı olmayacaktır. Bunun nedeni, çalışmamızı gerçekleştirirken bunu özümseyerek yapmaktır. Sessizce okumak tek başına faydalı değildir. Aynı zamanda öğrendiğimiz şeyleri bir kenara yazmak, not etmek, öğrendiğimiz şeyleri kendi kelimelerimizle tekrar etmemiz gerekir. İşin özü burada yatmaktadır.
Yüksek sesle okuyarak çalıştığımızda bir şey olur: Kulağımız sesli olarak söylediğimiz şeyleri algılar. Bu da hafıza, dikkat, anlama ile ilgili bilişsel yetenekler uyandırır. Yüksek sesle okuyarak çalışmak beynimizin sahip olduğu bilgi depolama ve muhafaza etme yeteneğini harekete geçirir.
Sessiz okumada da yüksek sesle okuyarak çalışma hakkında da: Bilgiyi başkalarının ağzından dinlemeyi, notları okumamaya tercih ederiz, böylesi daha kolay gelir. Bunun nedeni, yüksek sesle okunanlara kişisel bir değer yüklenmesi, farklı kelimelerle açıklanabilmesi ve aynı zamanda şüphe duyulması, sorgulaması, kendi kendine tartışabilmesidir. Bu yöntem, çalışmayı zenginleştirir ve ezberleme sürecini kolaylaştırır.
Yüksek sesle okuyarak çalıştığımızda bağlantılar kurarız. Söylediklerimizi, daha önce okuduğumuz veya başka bir sayfada gördüğümüz bir şeye bağlarız. Sessiz çalıştığımızda ya da yüksek sesle okumadan çalıştığımızda zihnimizde öğrendiğimiz şeylerin bir şemasını oluştururuz. Bu son derece idealdir, bilgilerimizi güçlendirir ve öğrendiklerimizi beynimize kaydetmemizi sağlar.
Yüksek sesle okuyarak çalışmak çok iyi bir seçenek olsa da, diğer seçenekleri göz ardı edemeyiz. Genel olarak kelimeleri tek tek değil, anlamlarıyla hafımıza kaydetmeye çalışırız. Hepsini bir arada yapmak memnun edici sonuçlar almamızı sağlar.
Bazı insanlar sessiz okumayı, metni okurken aynı zamanda kaydetmeyi ve sonra kaydı dinlemeyi daha faydalı bulur. Diğerleri ise en başından itibaren yüksek sesle okumayı, sonra sessizce yazarak çalışmayı ya da öğrendiklerini çizerek çalışmayı tercih eder. Her insan hangi yöntemle daha iyi bir performans sergiliyorsa, o yöntemi seçmelidir.