Categories
- Genel (30)
Yakın Zamandaki Gönderiler
- Hızlı Okuma Sertifikası Ne İşe Yarar?24 Mayıs 2023
- ZİHİN HARİTALARI1 Mart 2023
- KİTAP OKURKEN ODAKLANAMAMAK27 Şubat 2023
- Hızlı Okuma Sertifikası Ne İşe Yarar?
“Hafıza teknikleri nedir?” sorusuna cevap vermeden önce hafızanın ne olduğunu bilmemiz gerekmektedir. İnsanlar düşünme yeteneğine sahip varlıklardır ve düşünmek, idrak etmek, kavramak insanları diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliklerdendir. İnsanlar bu özelliklerinden dolayı toplumda aynı zamanda toplumsal yaşamın da bir parçası haline gelmiştir. İnsanlar, doğayla ve diğer insanlarla bu toplumsal yaşam içerisinde etkileşimde bulunmak zorundadır. Bu, şu sonucu doğurmaktadır: İnsan, etkileşimin ve toplumsal yaşamın bir sonucu olarak yaşama dair her şeyi zihinde saklama mecburiyeti taşımaktadır. Zihnin bu saklama gücüne hafıza denir. Bu sebepten hafıza insanların yaşamının devamı için çok büyük önem arz etmektedir. Bilgileri, duyguları ve deneyimleri sakladığı zihnin bilgiyi alma ve geri çağırma arasındaki kaliteyi artırmak için hafıza teknikleri geliştirilmiştir.
Psikoloji biliminde tanımlar farklılaşmakla beraber özünde aynı olduğunu görebiliriz. Bilgiyi işleyerek beynin çalışma şekline en uygun bir şekilde saklayabilme becerisine hafıza denir. Hafıza geliştirmek ise beynin depolama kapasitesini artırmak değil, depolama başarısını artırmaktır. Bunun için de bilgileri doğru biçimde depolamaya ve bilgileri en hızlı şekilde geri çağırmaya yarayan teknikler bütünü hafıza teknikleri olarak karşımıza çıkar
Hafıza kavramı süreye ilişkin kısa süreli hafıza ve uzun süreli hafıza olmak üzere iki türlüdür. Kısa süreli hafızada bilgiler geçici olarak yer alırken kısa zaman diliminde bizim ihtiyacımızı karşılar. Uzun süreli hafızada çok daha fazla bilgi çok uzun süre kalıcı bir şekilde beynimizde yer alır. Her ikisi de edindiğimiz bilgiler için önem arz etmektedir. Kısa süreli hafızaya alınan bilgilerin çabuk unutuluyor olması, uzun süreli hafızaya yer açması demektir. Bir bilginin kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya taşınma işlemi ilave bir enerjiye ve çabaya ihtiyaç duyar. Hafıza teknikleri tam olarak bu noktada hayatımıza girmektedir. Bizim için önemli olan veya ileriki zamanda tekrar ihtiyaç duyabileceğimiz bilgilerin uzun süreli belleğe taşınarak kalıcı bir bilgi haline gelmesi ve ihtiyaç halinde en kısa sürede geri çağırılması için hafıza tekniklerine ihtiyacımız olacaktır.
Çevremizden edindiğimiz bilgileri hatırlamak için bazı kuralları yerine getirmemiz gerekmektedir. Bunlardan bir tanesi öncelik kuralıdır. Herhangi bir durumda karşılaştığımız “ilk” kolay kolay unutulmayacaktır. “İlk” ler karşısında duyarlığımız gelişirse bütünü parçalara ayırarak belirli “ilk” yükleyerek hafızamızı kuvvetlendirebiliriz.
Öğrenilen en yeni bilgiler bir önceki öğrendiklerimizin önüne geçer. Bu sebeple kendimizi sürekli yenilemeye gayret etmeliyiz ki zihnimiz daha az unutsun.
Önceki öğrendiklerimiz ile o an öğrendiklerimiz arasında mutlaka bir bağ kurulmalı. Hafızada yer alan bilgiler o kodu hatırladığında o kod altında işlenmiş diğer bilgiler de kolaylıkla hatırlanacaktır. O kodu işleme soktuğumuzda araştırmalar diğer kodların da harekete geçtiğini belirtmektedir.
Kolay hatırlamak istediğimiz ya da unutmak istemediğimiz bilgiler o bilginin ilgimizi çekip çekmemesi ile de ilgilidir. Sevdiğimiz, ilgi duyduğumuz, dikkatimizi çeken her türlü bilgi daha kolay hatırlanabilirken aksine; sevmediğimiz, ilgimizi çekmeyen, beğenmediğimiz şeyleri daha çabuk zihnimizden sileriz. Bu sebeple bir şeyi hafızamızda tutmak istersek o şeyin ilgimizi çekmesi işimizi kolaylaştıracaktır. Bu konuya şu açıdan da yaklaşılabilir. İlginç olan, bize garip gelen, absürt, çarpıcı, komik, abartılı şeyler dikkatimizi daha çabuk çekecektir ve bunların hafızada kendine yer bulması çok daha kolaydır.
Hafızamızda tutmak istediğimiz şeyler soyut kavramlar ise eğer onları somutlaştırmak yöntemlerimizden biridir. Örneğin heyecan kelimesi, kedi kelimesine göre hafızamızda daha zor yer bulur. Kedi kelimesini somutlaştırabilirken heyecan kelimesi ilk etapta somutlaştırılamaz. Kimi bilgilerin hafızada kalabilmesi için somut bir hale getirmemiz gerekebilir.
Son olarak bazı şeylerin unutulmaması için yaşamda belki de en sık kullandığımız şey tekrar yapmaktır. Defalarca tekrar ettiğimiz bir şiiri ezberleyebilir, bir şarkıyı hafızamızda tutabilir, herkese anlattığımız bir anımızı anlatırken tarihten bağımsız çok basit şekilde en taze haliyle anlatabiliriz.
Toparlayacak olursak bir bilginin kalıcı hale getirilmesi için, “yeni” lik kazandırılmalı, “önce” lik verilmeli, eski bilgilerle bağlantısını kurulmaya çalışılmalı, ilgi çekici bir hale getirilmeye çalışılmalı, zihnimizdeki soyut kavramlar somutlaştırılmalı ve bolca tekrar yapılmalıdır.
İnsan fizyolojisinde beyinde öğrenmenin gerçekleşmesi için birçok yöntem uygulanır ve nihayetinde öğrenme beyinde gerçekleşen bir eylemdir. Yazarak, görerek, dokunarak, hissederek ve daha birçok şekilde öğrenme gerçekleşir. Bilimsel çalışmalar bu konuda bize göz ile beyin arasındaki ilişkinin kulak ve beyin arasındaki ilişkiden kat be kat daha fazla olduğunu göstermiştir. Bu da görerek öğrenmenin dinleyerek öğrenmeye göre çok daha kuvvetli olduğunu göstermiş hatta eğitim programları, yaparak yaşayarak öğrenme modeline geçmiştir. Bunun sebebi de görerek ve yaşayarak, öğrencinin aktif olarak katılımlı olduğu durumlarda öğrenmenin daha kalıcı olduğu gözlemlenmiştir.
Beynimiz görüntüleri depolama konusunda oldukça gelişmiştir. Görsel olarak karşılaştığımız her şey beynimizde çok daha kolay şekilde yer bulabilir. Daha önce gördüğümüz, bildiğimiz, karşılaştığımız şeyler – yani hafızamızda şablon olarak yer alan kavramlar- ile ilgili görüntüleri, bilgileri çok daha kolay öğrenebiliriz. Nörolojik bağlantılar bu şekilde çok daha kolay oluşturulur. Bunun tam aksine bilmediğimiz, görmediğimiz, karşılaşmadığımız bir kelime kavram ya da nesneyi hafızada tutmak nörolojik bağlantı sağlanamadığı için çok daha zordur.
Kelimeler de tıpkı nesneler ve şekiller gibi birer semboldür ve bu semboller hafızamızda milyonlarca şablon oluşturmuştur. Okuma esnasında gözümüz ve ardından beynimizin yaptığı işlem çok daha yavaştır. Çünkü kelime öbekleri, cümleler veya cümle grupları şablon olarak mevcut iken ve çok daha hızlı görülüp algılanmaya müsait iken biz bu hızın altında kullanarak beynin daha farklı noktalara doğru odağının kaydığına şahit oluruz. Bu da okuduğumuz şeylerin hafızamızda yeterince yer bulamaması anlamına gelir. Bir örnek vermek gerekirse bir yapboz düşünelim. Tek bir parçası bize resmin tamamı ile ilgili bilgi vermez. Ne kadar fazla parçayı görüp algılarsak o yapbozun tamamı ile ilgili daha fazla bilgi sahibi olabiliriz. Yapbozun tamamını gördüğümüzde onun ne ifade ettiğini anlayabiliriz. Daha da enteresan olan şu ki bütün parçaların resmin kendisi kadar önemli olmadığını sadece resmi tamamlamak için gerekli olduğunu görürüz. İşte görsel hafızamız, beynimizde oluşmuş milyonlarca şablon ile entegre çalışır. Yavaş okuma esnasında odağımız metnin dışına kaydığı için rastgele parçaları elimize alıp yapbozun tamamı ile ilgili sonuç almaya benzer. Bu sebeple görsel hafıza ile hızlı okuma arasında doğrusal bir ilişki olduğunu görebiliriz. Her birey hızlı okuma yapabilir ama görsel hafızası yüksek olan kişiler hızlı okumayı çok daha kolay başarabilir.
Perifer vizyonumuz geliştirilmeli. Diğer bir deyişle aktif görme alanı çalışmalarıyla etrafınızda gördüğünüz nesneleri yazmak, aynı zamanda odaklanma ve konsantrasyon çalışması da yapmış olmak demektir. İlerleyen yaşlarda yaşanacak hafıza zayıflığı veya kaybı gibi sorunların önüne bu şekilde geçilebilir.
Gece uykusu sağlıklı bir hafıza demektir. Öğrenilen bilgilerin “demlenmeye” ihtiyacı vardır. Ve gün içerisinde öğrenilen bilgiler uyku esnasında hafızaya alınır. Gece uykusu sağlıklı alınamadığında ya da yetersiz alındığında ertesi gün yeni bir şey öğrenme performansının düştüğü görülebilir.
Spor yapmak çok önemlidir. Beyinde bilgi depolamadan ve hafızadan sorumlu olan hipokampüs bölgesinin spor yapanlarda çok daha gelişmiş olduğunu saptanmıştır.
Bozuk zeminlerde yürümek denge merkezi olan iç kulaktaki sistemi geliştirir. Dikkat düzeyi uzun süre hazır tututulduğu için hafızamıza da etkileri kaçınılmazdır.
Göz-El, Göz-Beyin-El, Beyin-El koordinasyonunu geliştirici çalışmalar yapmaya dikkat edin. Hem görsel zekâmıza hem de dokunsal zekâmıza katkı sunacaktır.
Enstrüman çalmak, hem koordinasyon becerilerini geliştirir, hem beyni disipline ederken bir taraftan ruha iyi gelen bir çalışma olduğundan birçok konuda beyni aktif kullanır ve hafıza güçlendirilebilir.
Sağlıklı beslenmek, hem vücudun sağlığı için hem de beyin sağlığı için oldukça önemlidir. Özellikle son yıllarda yapılan çalışmalar hangi besinlerin vücuda ne şekilde tesir ettiğini ortaya koymuştur. Balık, ceviz, kereviz ve omega 3 içeren besinlerin hafızaya çok iyi geldiği söylenebilir.
Beynin hangi lobu ağırlıklı kullanılıyorsa diğer lobu harekete geçirecek egzersizler yapılmalı. Beynin sağ ve sol lobunu başarılı bir şekilde kullanıldığında bireyler daha üretken bir zekâya sahip olurken hayatta daha başarılı bireyler haline gelebilir. Sonucunda güçlü bir hafızaya sahip bireyler haline gelebilir.
Çağrışım yöntemi, akılda tutulması gereken şeylerin her biri öncesinde bilinen şeylerle birleştirerek yapılır. Tek bir yöntemi yoktur. Kişisel özellikler önem kazanır. Örneğin; bir Tarih Öğretmeni 789 rakamını aklında tutmak için 1789 Fransız İhtilali’ni kullanabilir. 26 numarasını hatırlamak isteyen bir Fizik Öğretmeni, demirin atom numarası şeklinde kodlayabilir.
Not tutma, öğrenilmesi gereken bir bilginin hepsinin yazımı mümkün olmayabilir. Bunların akılda kalıcı özelliğe sahip olan kelimeleri; önemli, can alıcı kelimeleri not olarak alınabilir ve oldukça yaygın bir yöntemdir.
Olumlu tutum, çok uzun bir konu olmakla beraber kısaca birkaç yönüyle inceleyebiliriz. Bir konuyu öğrenmek için gerekli olan dış motivasyona ve özellikle iç motivasyona sahip olmak o bilginin öğrenilme sürecini kısaltacaktır ve hafızada yer etmesini kolaylaştıracaktır. Bir başka yönü, yeni bir bilgi öğrenilme zamanında o bilgiye ihtiyacımızın olması veya ihtiyacımız olduğuna inanmak o bilginin öğrenilmesini kolaylaştıracaktır. Olayın bir başka yönü de bizim o bilgiyi öğrenebileceğimiz konusunda kendimize olan inancımızdır. İnanmadığımız ve bunun için çaba sarf etmediğimiz bir konuyu, bir bilgiyi öğrenmek neredeyse imkânsızdır.
Odaklanma; hiç kuşkusuz öğrenme aşamasında ve bilginin kalıcı halde beynimizde yer almasında öğrenme esnasında odaklanmanın üst seviyede olması gerekmektedir. Odaklanmanın olmadığı ya da zayıf olduğu bir durumda hiçbir hafıza tekniği bize yeterince yardımcı olmayacaktır. Ünlü yazar Haruki Murakami; Odaklanma yetisinden yoksun bir yaşam, gözler açıkken hiçbir şey görememekten farksızdır.” der.
Tekrar, bir konunun en kısa sürede kalıcı belleğe gönderilebilmesi için çok önemli bir tekniktir. Yalnız bunun rastgele değil belirli bir yöntem izlenerek yapılması önemlidir. Aralıklı tekrarların o bilgiye ihtiyacımız olduğu ana kadar planlı biçimde yapılması gerekir. Belirli aralıklarda sarmal şekilde yapılan tekrarlar kalıcı olarak hafızamızda yer edecektir.